29.05.2013
tarihli ve 28661 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren
6486 sayılı “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”un 12. maddesiyle,
9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanununa aşağıdaki geçici madde
eklenerek büyük ve çevre için riskli projelere Çevresel Etki
Değerlendirmesi(ÇED) muafiyeti getiren yasa değişikliği hakkında Anayasa
Mahkemesi’nce 3/7/2014 tarihinde iptal kararı verildi.
Daha önce Danıştay`ca birkaç kez
iptal edilen geçici 3. Madde, bir iki ufak değişiklikle 2013 yılında
Çevre Kanunu`na Geçici 3. Madde olarak yerleştirilerek düzenlemye kanuni
güvence getirilmiş ve ‘görece` yargısal bir zırh sağlanmıştı. Yapılan
bu değişiklikle, 23/6/1997 tarihinden önce kamu yatırım programına
alınmış olup, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla planlama
aşaması geçmiş ve ihale süreci başlamış olan veya üretim veya işletmeye
başlamış olan projeler ile bunların gerçekleştirilmesi için zorunlu olan
yapı ve tesisler Çevresel Etki Değerlendirmesi kapsamı dışında kabul
edilmişti.Yatırımcılar ve uluslararası şirketlerin çevresel ve sosyal
maliyetleri üstlenmek istemedikleri için ÇED sürecinden muaf tutulmak
isteği nihayet Kanuna yerleştirilerek konuyu Danıştay`ın yetki alanından
çıkarmıştı.Değişiklik, çevre ve ekoloji hareketi avukatlarının girişimi
ile Anayasa Mahkemesi`ne taşınmıştı. Nihayet Anayasa Mahkemesi`nce
değişiklik ile ilgili bir karar verildi. Anayasa Mahkemesi 3/7/2014
tarihli toplantısında değişikliğin "planlama aşaması geçmiş ve ihale
süreci başlamış olan veya" ibaresini Anayasa`ya aykırı bularak ilgili
ifadenin iptaline karar verdi, değişiklik metninin diğer bölümlerinin
iptaline ilişkin talepleri ise reddetti.
ÇED‘İN TARİHSEL SEYRİ
Çevresel
Etki Değerlendirmesi (ÇED) Kavramı, 09/08/1983 tarihli 2872 sayılı
Çevre Kanunu`nun 10.maddesi ile çevre mevzuatımıza girmiş ancak Kanunun
31. Maddesi uyarınca, Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç
5 ay içerisinde çıkarılmasını emrettiği ÇED Yönetmeliği, ihmal ve
gecikmeler sonucu ancak 7/2/1993 tarihinde, yani yaklaşık 10 yıl sonra
yayınlanabilmişti. Yayınlanan ilk Yönetmeliğin Geçici 3. maddesi ile,
7/2/1993 tarihli ÇED Yönetmeliği yürürlüğe girmeden önce onay, ruhsat,
izin, kamulaştırma kararı alınmış projeler ÇED sürecinden muaf tutularak
bu 10 yıllık gecikmeden kaynaklanan ihmale yasal kılıf uydurularak 7
Şubat 1993 tarihinden önce uygulama projeleri onaylanmış veya Çevre
Mevzuatı ve diğer ilgili mevzuat uyarınca yetkili mercilerden izin,
ruhsat veya onay ya da kamulaştırma kararı alınmış veya ilgili mevzuat
gereğince yer seçimi yapılmış veya yatırım programına alınmış veya mevzi
imar planları onaylanmış faaliyetler çevresel etki değerlendirmesi
sürecinden muaf tutulmuştu.
2008
yılında Resmi Gazete‘de yayımlanan ÇED yönetmeliğine kadar bu madde 5
kez değiştirilmiş ve muafiyetin kapsamı sürekli arttırılmıştı. 2008
yılında bu yönetmeliğe Çevre Mühendisleri Odası dava açmış ve "7/2/1993
tarihli ve 21489 sayılı Resmi Gazete`de yayımlanan Çevresel Etki
Değerlendirmesi Yönetmeliği`nden önce uygulama projeleri onaylanmış,
çevre mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat uyarınca yetkili mercilerden
izin, ruhsat veya onay ya da kamulaştırma kararı alınmış, yatırım
programına alınmış, mevzi imar planları onaylanmış projeler"in ÇED
kapsamından muaf tutulmasına ilişkin yönetmelik değişikliğini iptal
ettirmişti.
Buna karşın, mahkeme
kararları uygulanmamış, 14 Nisan 2011 tarih 27905 sayılı Resmi Gazete`de
muafiyetle ilgili yeniden düzenleme yapılmıştı. Buna karşı da Ekoloji
Kolektifi ve Tarım Orkam Sen ile Çevre Mühendisleri Odası tarafından
davalar açılmış ve yürütmeyi durdurma kararı verilmiş; karar Ekoloji
Kolektifi ve Tarım Orkam Sen tarafından kamuoyuna duyurulmuştu Bu
kararın ardından Akkuyu Nükleer Santral Projesi ÇED kapsamına alınmak
zorunda kalındı. Fakat mahkeme kararının Çevre ve Şehircilik
Bakanlığı‘na tebliğinden birkaçgün sonra yani 5.4.2013 tarihinde
muafiyet ile ilgili yeniden yönetmeliğe madde konuldu. Ekoloji Kolektifi
tarafından aynı gün yönetmeliğe dava açılınca muafiyet bu kez Yasa‘ya
konuldu ve 29.5.2013 tarihinde yasa değişikliği Resmi Gazete‘de
yayımlandı.
ANAYASA MAHKEMESİ İPTAL ETTİ
Çevre
ve ekoloji hareketi avukatlarının girişimi ile anamuhalefetpartisi
tarafından Anayasa Mahkemesi‘ne götürülen yasa değişikliği 3/7/2014
tarihli kararla Anayasa Mahkemesi`nce iptal edildi. Kararla ilgili
gerekçe önümüzdeki günlerde yayınlanacak ama Anayasa Mahkemesi`nin
çevrenin Korunmasıyla ilgili 15/1/2009 günlü, E:2006/99, K:2009/9
sayılı kararında da belirttiği gibi bir gerekçe ile iptal kararını
açıklaması bekleniyor. Bilindiği gibi Yüksek Mahkeme bu kararında
"günümüzde çevrenin kirlendikten veya bozulduktan sonra eski hale
getirilmesinin çok külfetli olması, hatta kimi durumlarda olanaksız
bulunması nedeniyle kirlenen çevreyi temizleme veya bozulan çevreyi
onarma yerine etkileri baştan önlemenin yöntemleri aranmaktadır. ÇED,
kalkınma ve ekonomik gelişme için yatırım ve faaliyetlerin, doğayı
tahrip etmeden ve çevreyi kirletmeden gerçekleştirilmesinde kullanılan
yöntemlerden birisidir. ÇED ile korunmaya çalışılan temel unsur, çevre
ve bu çevre ve bu çevre içerisindeki varlıklardır." şeklinde bir gerekçe
ile iptal kararı vermişti.
Anayasa
Mahkemesi`nin kararından da anlaşılacağı üzere, yatırım projelerinin
niteliği ne olursa olsun bu projelerin ÇED süreci dışında tutulup
tutulmayacağı tartışması, projenin hangi tarihte yatırım kapsamına
alındığı ve hangi tarihte yatırıma başlanacağı tartışmasının ötesinde
anlamlar taşıdığı açıktır. Anayasa Mahkemesi`nin iptal kararı, doğa
varlıklarının nasıl korunacağı, çevresel bozulmaya yol açacağı kabul
edilen projelerle ilgili önlemlerin nasıl alınacağının belirlenmesi ile
ilgili olması nedeni ile yol gösterici bir karardır.
DANIŞTAY DA MUAFİYET İLE İLGİLİ KARAR VERMİŞTİ
Danıştay
14. Dairesi de bir faaliyetin, yatırım programına alınmasını ÇED
kapsamına alınmaması için bir sebep olarak görmemiş, yatırım programına
alınmış olmak, bir projenin planlanmasının yapılmış olması ve planlanan
projeyle ilgili ihale sürecinin yapılması da aynı şekilde ÇED sürecinden
muafiyet sağlamak için gerekli koşullar olmadığı kararda açıklanmış,
ÇED sürecinin tam da, ekonomik yatırımın olabilirliği durumunda devreye
gireceğine vurgu yapılmıştır.
Anayasa
Mahkemesi kararları geriye yürümediği için uygulama aşamasına geçilmiş
3. için ÇED sürecinin işletilip işletilmeyeceği önümüzdeki günlerde
netlik kazanacak. Nitekim 3. Köprü ile ilgili açılan ihalenin iptali
kararlarında planlama aşaması geçmiş ve ihale süreci başlamış olması
gerekçe gösterilerek ihalenin iptali ile ilgili davalar reddedilmişti.
Bu konuda son kararı, daha önce geçici 3. Madde ile ilgili iptal
kararlarını veren ve halen yürürlükte olan 3/10/2013 tarihli ÇED
Yönetmeliği`nin geçici 2 ve 3. Maddeleri ile ilgili iptal davasını
görüşen Danıştay verecek. Ancak, Anayasa Mahkemesi kararı ile hukuka
aykırılığı açıkça tespit edilen bir hükme dayalı olarak muafiyeti
korunan 3. Köprü, Gebze-Orhangazi-İzmir otoyolu ve Ilısu barajı projesi
ve ÇEDsürecinden muaf tutulan pek çok proje için ÇEDsüreci işletilmek
zorunda olduğunun söylenmesi hatalı olmayacaktır.
ÇED SÜRECİNDEN MUAF PROJELERE HALKIN KATILIMI ENGELLENMEK İSTENDİ
Pek
çoğu uluslararası gündem olan ve yarattığı etkisi itibariyle
milyonlarca insanı ve milyarlarca canlıyı yakından ilgilendiren
projelere yıllardır muafiyet getirilerek karar alma sürecine halkın
katılımı engellenmek istenmişti. Özellikle Gebze-Orhangazi-İzmir otoyolu
projesi ÇED`den muaf tutulduğu için halkın katılımı toplantıları yerine
kredi kuruluşları için düzenlenen sosyal etki değerlendirme raporları
gereği göstermelik halk toplantıları yapılarak proje halka anlatılmaya
çalışılmıştı. Anayasa Mahkemesi‘nin bu kararından sonra çevresel
konularda karar alma sürecini zorlaştırmaya yönelik girişimlerin
Anayasal anlamda bir suç oluşturacağı da kabul edilmelidir.Nitekim,
İzmir ili Aliağa ilçesinde SocarPower Enerji Yatırımları A.Ş. tarafından
gerçekleştirilmesi planlanan "SocarPower Termik Santrali Entegre
Projesi (612,25 MWm/600MWe/ 1534,50 MWt)" ile ilgili olarak İzmir 3.
İdare Mahkemesi`nce verilen ara kararında yürütmenin durdurulması kararı
verilmesi gerektiği gerekçesi ile azlık oyu kullanan hakimin de
belirttiği gibi "ÇED sürecine karar verecek komisyonun görevleri
arasında, halkın katılımı toplantısının ‘usulüne‘ uygun yapılıp
yapılmadığının da denetlenmesi gerektiği, başka bir güne ertelenmeyen
halkın katılımı toplantısının ‘halkın bilgilenmek istemediği‘ için
toplantının yapılamadığına dair tutanak tutulmak suretiyle yapılmış
sayılarak sürece devam edilmesinin ÇED sürecinin halkın katılımı
toplantısı aşamasının yerine getirilmek suretiyle tamamlanmış
sayılamayacağı"nun da kabul edilmeye başlanacağı günler çok uzakta
değildir. Bu kararlar katılım hakkının peşinde mücadele eden
yurttaşların eseridir.
Anayasa‘nın 17.
ve 56. maddelerine aykırı bulunan düzenlemenin iptal edilmesinden elde
edilen kazanım ardından, çevre ve kent mücadelelerinde gönüllü çalışan
yurttaşlar ile çevre ve ekoloji hareketi avukatlarının da önümüzdeki
günlerde ivedi yargılama usulüne ilişkin düzenlemeyi de anamuhalefet
partisi üzerinde baskı kurarak Anayasa Mahkemesi`ne götüreceğe benziyor.
Bekleyip görelim…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder